osmanli-islahatlari
  Şiir ve Minyatür
 

Lale Devrinde Minyatür ve Şiir

 
MİNYATÜR

Osmanlı minyatur sanatının son parlak dönemi 18. yüzyılın ilk yarısına rastlar. Bu dönemin hükümdarı Sultan 3.Ahmed gerçek bir sanat koruyucusudur. Kendisi de şair ve iyi bir hattat olan Sultan, kitap ve minyatür sanatına büyük bir ilgi göstermiştir. Veziri İbrahim Paşa da kendisi gibi eğlence ve sanata düşkündü Osmanlı tarihinde “Lale Devri” diye anılan bu dönemde (1718-1730) gerçek anlamda Batılılaşma hareketleri başlatılmıştır. Diplomatik ilişkiler sonucu özellikle Fransız saray yaşantısına karşı duyulan özentinin yankıları, mimari ve diğer sanat kollarında az veya çok olarak görülür. 1727 yılında Sait Mehmed Efendi tarafından ilk Türk matbaasının kurulması, elçilikler aracılığıyla gelen yabancı ressamların çalışmaları ve sıkı diplomatik ilişkiler Batı sanatına olan ilginin, artmasına neden olmuştur. Bu verimli sanat ortamı içerisinde minyatür sanatı da önemli gelişme göstermiştir.


Surname
Genellikle Türk minyatürünün ikinci Klasik dönemi olarak adlandırılan bu yılların en önemli ve yetenekli minyatür ustası Levni takma adıyla tanınan Abdülcelil Çelebi’dir. Levni ve diğer saray nakkaşlarının faaliyeti sonucunda birçok eser resimlenmiş ve Türk kitap ressamlığı yeniden ve son kez canlanmıştır. Levni ve diğer sanatçıların eserlerinde geleneksel kurallara bağlılığının yanı sıra, yeni beğenilerin etkinliği de hissedilir. Resimlendirilen eserler arasinda en ünlüsü bir sünnet düğünü kitabıdır.
 
 
Sultan 3. Ahmed’in oğulları için 1720 yılında düzenlenen sünnet düğününü konu alan eser şair Vehbi tarafından yazılmıştır (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. No. A.l 3593). Okmeydanı ve Haliç’te 15 gün ve 15 gece süren gösteriler bu eserde Levni tarafından 137 minyatür ile belgelenmiştir. Tasvirlerde geçit törenlerine katılanlar kadar seyredenlere de önem verilmiştir. Zaman zaman padişah ve çevresindekiler diğerlerinden, gösteri yapanlardan daha iri tasvir edilmiştir. Levni resim tekniği ve biçimlendirme açısından geleneksel kurallara bağlıdır. Buna karşılık bazı kompozisyonlardaki figür gruplarının kavisli sıralanışı, bazı mimari ayrıntılar ve özellikle arka planlardaki doğa kesitlerinde resimlerine belli bir derinlik verme endişesinde olduğu sezilir. Arka planlardaki doğru perspektifle çizilmiş binalar, gittikçe küçülen ağaçlar ve bu ayrıntıların yeni bir yöntemle boyanışı bu izlenimi kuvvetlendirir.
Sanatçı Okmeydanı’nda özel olarak hazırlanan sahada, Sultan ve davetlilerin önünden hünerlerini göstererek geçen esnafı, hokkabazların, dansözlerin, çengilerin gösterilerini, çeşitli ziyafetleri, düğüne getirilen armağanları, gece yapılan ateş oyunlarını, Haliç’te deniz üzerinde düzenlenen akıl almaz gösterileri, düğün alayının meydana geliş ve dönüşünü büyük bir başarıyla resmetmiştir. Surname’nin resimleri üslup açısından olduğu kadar, eğlenceleriyle ünlü Lale Devri yaşamını ve bu ünlü düğünü belgeleyen önemli bir kaynaktır. Aynı yıllarda Surname’nin resimli ikinci bir nüshası hazırlanmıştır. Büyük bir olasılıkla devrin sanatsever Vezir-i azamı İbrahim Paşa’ya sunulmuş olmalıdır (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. No. A 3594).
 
Padişah Hollanda elçisini kabul ediyor, 1727 yılı 
 
ŞİİR
 
 
18. yüzyıl Osmanlışiirinin ve minyatür sanatının yeni gelişim ve atılımlara açık olduğu bir
dönemdir. Siyasî hayattaki başarısızlıklar sonucunda devletin bu başarısızlıkların sebebini
araştırmak için Batı’ya yönelmesi ve Batı’da karşılaşılan “yeni dünya” sanatta da yenileşmenin
başlamasına yol açar. Yenilik arzusunun temelinde (özellikle de Lâle Devri’nde) dünyevî
zevkleri tatma duygusu egemendir. Bu bağlamda, yüzyılın ilk yarısında eserlerini veren şair
Nedim ve nakkaş Levnî kendi sanat dalları içinde yaşanan değişikliklerin en önemli
temsilcileridir. Toplumun elit kesiminin yapısıyla ilişkili olarak beliren mahrem hayatın dışa
açılması minyatür ve şiir sanatını büyük ölçüde etkiler. Ve bu hayat şiirin sözel ifadesi ve
minyatürün görselliği içinde canlanır. Ve hem Levnî’nin minyatürlerinde hem de Nedim’in
şiirlerinde ortak tema olan gerçekçiliğin ve bireyselliğin açığa çıkmasını sağlar. Levnî
bireyselliğini gerçek hayattan aldığı figürleri ayrıntılı olarak resmetmesiyle ortaya koyarken,
Nedim de yaşadığı olayları diğer Divan şairlerinden farklı olarak gördüğü ve yaşadığışekilde dile
getirerek bireysel üslûbunu kanıtlar. Bu özellikleriyle birlikte her iki sanatçının sevgili figürlerini
bu dünyadan seçmiş olmaları da gerçekçiliklerini ifade etmesi açısından önemlidir. Ve Nedim’in
gazellerinde sevgilisinden bahsederken dikkat çektiği kaş, saç, boyun, ağız, dudak gibi öğeler
Levnî’nin minyatürlerinde hayat bulur. Bu çalışma ise, Levnî’nin ve Nedim’in kendi sanat
dallarına yaptıkları katkıları araştırırken, iki sanatçının ortak özelliklerini saptamayı amaç
edinmiştir.
Nedim(1680-1730)

18.yüzyılın en önemli Divan şairidir. Doğma büyüme İstanbulludur ve İstanbul'u anlatan şiirlerinden dolayı İstanbul şairi diye anılır. Bu arada Lale Devri eğlencelerine de özel bir yer ayırır. Dini konulardan uzak durur. İstanbul Türkçesi ile yazdığı gazelkaside ve şarkıları ile anılır. Şarkı nazım biçimini sevdirmiş, kaside türünde de yenilikler yapmıştır. Mesnevi yazmamıştır. Hece ölçüsüyle yazdığı birtürküsü vardır. Tek eseri divanıdır.

Şarkı

 
 
 
 
 
 
Sevdiğim cânım yolunda hâke yeksân olduğum 
Iyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum 
Ey benim aşkında bülbül gibi nâlân olduğum 
Iyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum 

Cümle yâran sana uşşâk olduğun bilmez misin 
Cümlenin tâkatları tâk olduğun bilmez misin 
Şimdi âlem sana müştâk olduğun bilmez misin 
Iyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum 

Gâhi feyz-âbâda doğru azmedip eyle safâ 
Asaf-âbâda gelip gâhî salın ey mehlikâ 
Gel hele gör sahn-ı Sa'd-âbâda hiç olmaz bahâ 
Iyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum 

Kapladup gül penbe şâli ferve-i semmûruna 
Ol siyeh zülfü döküp ol sine-i billûruna 
Itr-ı şâhiler sürüp ol gerden-i kâfûruna 
Iyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum 

Sen açıl gül gibi zâr ile hezâr olsun Nedim 
Bend bend olsun hâm-ı zülfün şikâr olsun Nedim 
Sen salın cânâ yolunda hâksâr olsun Nedim 
Iyddır çık naz ile seyrana kurban olduğum 




hâke yeksan: yerle bir olmak, yıkık 
ıyd: bayram 
nâlân: inleyen 
cümle: bütün 
yârân: dostlar 
uşşak: aşıklar 
takat: güç 
müştak: özleyen, can atan 
gâhi: bazen 
meh-likâ: ay yüzlü 
sahn: meydan, orta yer, sahne 
bahâ: kıymet, bedel, değer 
ferve-i semmûr: samur kürk 
sîne-i billur: çok beyaz göğüs 
ıtr-ı şâhî: güzel bir koku 
gerdan: boyun 
kâfur: beyaz ve yarı saydam, kokusu kuvvetli bir madde 
zâr: ağlama 
hezâr: bülbül 
ham-ı zülf: zülfün kıvrımı 
şikâr: av 
cânâ: ey can, ey sevgili 
hâksâr: toz toprak içinde, perişan
 

Nedim



 
  Bugün 4 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol