18.yy da Avrupa’da yaşanan değişim hareketleri Osmanlı ekonomisini de etkilemiş ve
zamanla Osmanlı toprakları yabancılar için açık bir pazar haline gelmiştir. 18. ve 19.
yüzyıllarda yaşanan sosyal olaylar Osmanlı giyim anlayışını önemli ölçüde etkilemiştir. 18.
yüzyılda Tanzimatın ilanı ile halk serbest ve sosyal yaşama eğilim göstermiştir. Kadına
verilen haklar, Osmanlı kadın giyiminde önemli değişikliklere yol açmıştır. 19. yüzyılda
Meşrutiyetin ilanı ile Osmanlı’da Avrupa modasının etkisi görülmeye başlanmıştır.[1]
18. yüzyıl kıyafetleri çok süslü ve kullanışsızdır. Jakar dokuma tezgâhlarının ve sentetik
boyaların üretime başlamasıyla renk ve desenlerde önemli bir artış olmuş ve dönemin
giyimini zenginleştirmiştir. Lale devrinde kadınların sosyal yaşantılarında olan değişiklikler
giyinme ve süslenme anlayışını etkilemiş, kadınlar genellikle üç etekli, sim sırma işlemeli
elbiseler giymişlerdir.
18. yüzyılda kadınların iç elbiseleri, saten veya altın işlemeli brokar kumaştan, önü açık, ilik ve
düğmeli yapılmıştır. Elbiselerin kolları bileklerde daralmaktadır. Belin altından beli sıkmadan
bağlanan, üzeri işlemeli kadife, saten, deri veya kaşmirden yapılmış bir kuşak vardır. Kalçayı,
belin biraz aşağısından dolanarak saran kuşağın ilgi çekici olmasına özen gösterilmiş ve önem
verilmiştir.
Bütün kadınlar, yaz aylarında "bürümcük" isimli ince kumaştan topuklara kadar uzun gömlek
giymişlerdir. Elbiselerinin altına giyilen şalvar topuk üstünden bir uçkurla sıkılmıştır. Kadınlar
kıyafetlerinde her tür giyimi üst üste kullanmalarına rağmen kıyafet bütünüyle bir uyum
içindedir.
19. yüzyılda kadının iş hayatına girmesiyle kıyafetlerde sadelik, kullanışlılık ve rahatlık ön
plana geçmiştir.19. yüzyılda Türk kadınları, önden açık, düşük uzun kollu, Şam ipeğinden
elbise ve yeşil kuşak ile, ayak üzerine zengin görünümlü drapelerle düşen geniş şalvarlar
giymişlerdir. Zengin kadınlar, iç çamaşırı olarak, ince ipek gömlekler giymişlerdir.
dokumalar yerli kozalardan çekilen ipeklerle el tezgâhlarında dokunarak birçok aile için
geçim kaynağı olmuştur. İpek gömlekler hareket rahatlığı sağlayacak şekilde geniş dikilmiştir.
Elbiselerin kol ağzına ve etek ucuna ipek malzemeden sanatlı tığ oyaları uygulanmıştır.
Dekoltesi oldukça açık bırakılan yaka, giyenin zenginlik derecesine uygun değerde bir
mücevherle iliklenmiştir. Đç gömlekleri, topuklara kadar uzun, ipek şalvarın üstüne
giyilmektedir. Şalvarlar için canlı renkler ve kaliteli kumaşlar kullanılmıştır
Đç gömleklerin üstüne de gene topuklara kadar uzun; diba, damıska ve canfes gibi zamanın
çok değerli ipeklerinden hazırlanmış elbiseler giyilmiştir. Elbiseler vücut hatlarını belirli
şekilde ortaya koymuş ve önden bele kadar şık düğmelerle kullanılmıştır. Üç etekli olan
elbiselere bol sırma işlemeler ve sırma kaytanlar ve elmas düğmeler kullanılmıştır. 19.
yüzyılda, Türk kadınlarında beldeki kemer, yüksek ziynet eşyalarından biridir. Kemerler,
elmas, inci gibi değerli taşlarla süslenmektedir. Göbek hizasından bağlanan kemer tokaları da
değerli ve göz alıcı taşlardan oluşmuştur.
Türk kadınları baş süslemelerine ayrı bir önem vermiştir. Uzun saçlılar, ince örgülerini incili
kurdelelerle bağlayarak önde ve yanda zülüfler bırakmışlar ve kalpak (hotoz) giymişlerdir. Baş
yapısına göre daha küçük yapılan hotoz, saçların üstüne oturtularak saçlara uygun bir tarzda
kullanılmaktadır. Hotozlar, kışın kadifeden, yazın ince ipek kumaşlardan yapılmıştır.
Hotozların etrafı, zevk ve zenginlik derecesine göre çiçekler, değerli taşlar ve pırlantalı iğnelerle
süslenerek, sırma ipekli çevrelerle (başörtüsü) kullanılmıştır.
Bu kıyafetlerin üzerine, kışın ağır ve kaliteli kumaşlarla kaplanmış samur ve zerdeva gibi
kürkler kullanmıştır. Kürklerin kolları dar ve genellikle dirsekten yukarı doğrudur. Sokağa
çıkarken vücudu her taraftan, topuklara kadar kaplayan uzun kollu feraceler giyilmiş; 19.
yüzyılın ikinci yarısında feracelerin ön etekleri yuvarlak kesilmiş, tek düğmeli, yakalar
kırmalarla süslenmişti. Kadınlar baş ve yüzlerini yaşmak denilen tül gibi ince ipekli bir örtü ile
örtmüşlerdir.
19. yüzyılın başlarında üç etek ve dört etek denilen modeller gözde olmuştur. Üç etekler
yanları yırtmaçlı, önü açık, belden birkaç adet düğmeli, boyu yere kadar entarilerdir. Üç etek
1875'lere kadar etkili olmuş ve kırsal kesimlerde 20. yüzyıla kadar kullanılmıştır.
1867'de Sultan Abdülaziz'in Avrupa seyahati dönüşünden sonra üç etek ve şalvarlara
gençlerin rağbeti azalmış, iki etek entari modası görülmeye ve Batı modasının etkisi
hissedilmeye başlanmıştır
II. Abdülhamit döneminden itibaren büyük şehirlerde bindallı elbiseler yerini, Batı etkisinde
uzun etek ve ceketten oluşan takımlara bırakmıştır. Bu etek ceketlerin yapımında
atlas, tafta ve münakkaş gibi ipekli kumaşlar kullanılmıştır. İlk örnekleri atlas kumaşa bindallı
tarzında ve oldukça uzun kuyruklu etek ve korsajlı ceketten oluşur. Bu gelinlikler daha
sonraları yerlerini tafta ve sim dokumalı ipekli kumaşlardan uzun, kloş etekli, korsajlı, balenli,
vücudu saran üstlü, pelerinli kıyafetlere bırakmıştır. Bu giysilerle krep oyalı başörtüleri, renk
ve işlemeye uygun olarak kışın, diz hizasında ve bele oturan içi kürklü kadife mantolar
giyilirdi. Giysinin aynı rengi ve işlemesine uygun olarak kumaş ya da deri ayakkabı ve
çantalar kullanılırdı. Giysilerdeki batılılaşma ayakkabı modellerine de yansımıştır.