karşılık bulurlar. Anadolu kültüründe de tarihsel süreç içerisinde yaşanmış toplumsal
ilişki biçimlerinin bir mekânsal karşılıkları oluşmuştur. 17. ve 18. yüzyılda Anadolu
kültüründe kadın ve erkeğin toplumsal yaşamdaki ayrımı mekânsal olarak da karşılık
bulmuştur. Bu çalışma 17. ve 18. yüzyılda Anadolu kültüründe kadın ve erkekler için
tartışmaktadır.
Kahvehaneler
Anadolu kültüründe “Kahvehane” adından da anlaşıldığı gibi,
Türkçede kahve içilen toplu yerlere verilen addır. Bilinen ilk kahvehaneler
1511’de Mekke’de daha sonra Kahire’de görülür. İstanbul’da 1553’te ilk
kahvehanelerin açıldığı ve hızla yaygınlaştığı bilinmektedir. Osmanlı
İmparatorluğunda kahve tüketimi 1553 tarihinden çok daha önce
başlamış olmasına rağmen tüketiciler Osmanlının üst sınıfı olduğu için,
halk arasında yaygınlaşması zaman almıştır. Kahve halk tarafından
sevilince ve geniş halk kitleleri tarafından tüketilmeye başlayınca
kahvehane mekânları ortaya çıkmış ve toplum yaşamında yaygınlaşmaya
başlamışlardır (Ediz, 2008).
Kahvehanelerin zaman içerisinde yaygınlaşması ve toplum
yaşamında önemli rol alması ile birlikte, bu alanlar geniş halk kitleleri için
sosyal birliktelik ve rekreasyon mekanları olarak da algılanmaya
başlamışlardır. Kahvehaneler Anadolu kültüründe halk için boş
vakitlerini geçirecek, herkese açık mekânlar haline gelmiştir.
Kahvehaneler Osmanlı döneminde bireylerin serbest zamanlarında
birbirleriyle buluştukları, erkeklerin bilgi alış verişi yapabildikleri
merkezler haline gelmiştir (Eminoğlu, 2001).
Kahvehane, erkek mekânı olarak toplumsal, mesleki ve ailevi
hiyerarşilerin kısıtlayıcı yapıları dışında erkekleri bir araya getirme işlevi
görmekteydi. Anadolu kültüründe toplumsal yapı ve aile yapısı,
kadınların evleri içerisindeki mekânlarda da toplanmalarına ve
sosyalleşmelerine kısmen izin verirken; erkekler için evde toplanma ve
sosyalleşme imkânları kısıtlıydı. Kadınlar gündelik toplanma bir arada
bulunma ve sosyal ilişkiler kurma ihtiyaçlarını evlerinde
karşılayabilirlerken; kahvehaneler erkeklerin gündelik olarak toplanma
ve sosyal ilişkiler kurma ihtiyaçlarına cevap veren mekânlar olarak
önemli bir ihtiyaca cevap olmuşlardır. Kahvehane mekânları, “Toplumsal
ortamı yeniden dengeleyen gerçek bir elek” olarak tanımlanmaktadır.
Kahvehaneler erkeklerin evleri dışında bir araya gelebildikleri buluşma
merkezleridir. Anadolu kültüründe kulüp ve dernek gibi oluşumlar
olmadığı için, kahvehaneler orta ve alt sınıftan insanlar için başlıca
buluşma merkezidir olmaktaydı (Öztürk, 2005).
Osmanlı toplumunda kahvehaneler üst, orta ve altsınıfa hitap eden
mekânlar olarak tanımlanabilir. Sadece üst sınıfa hitap eden
kahvehaneler de devletin üst düzey devlet adamları bir araya gelerek
sohbet eder, devlet meselelerini konuşur ve sosyal kültürel paylaşım
içerisinde bulunurdu. Orta sınıf bu sohbetleri dinlemek, bilgilenmek ve
bu sohbetlerden faydalanmak için kahvehanelere gelirdi. Kahvehaneler,
bu dönemlerde, toplumsal boyutta bir bilgi aktarımı, haberleşme ve
sosyalleşme alanları olarak karşımıza çıkmaktadırlar (Hattox, 1998).
Zaman içerisinde kahvehane kültürünün yaygınlaşması ve mekansal
olarak tanımlanan ve işlevlendirilen bir hal alması ile toplum içerisinde
çok sayıda kahvehane tipi de meydana çıkmaya başlamıştır. İşlevlerine
göre, kullanıcı gruplarına göre, kahvehane ortamında yapılan
paylaşımların türüne göre, kahvehane çeşitliliği ortaya çıkmaya
başlamıştır. Bunlardan bazıları; mahalle kahvehanesi, esnaf kahvehanesi,
yeniçeri kahvehanesi, aşık kahvehanesi, çalgılı kahvehane, meddah
kahvehanesi, esrarkeş kahvehanesi, tiryaki kahvehanesi, imaret
kahvehanesi ve seyyah kahvehanesi olarak sıralanabilir (Şahbaz, 2007).
Anadolu kültürü içerisinde kahvehane mekânları 16. yüzyıldan
itibaren yaygınlaşarak günlük yaşama sosyo-kültürel açıdan büyük
katkıları bulunan mekanlar haline gelmişlerdir. Kahvehaneler tarihsel
devamlılık gösteren en yaygın ve en önemli toplumsal mekanlar olarak
karşımızda durmaktadır. Kahvehanelerin en önemli toplumsal özelliği,
mahalle ölçeğinde, sivil mekan ile dini mekan arasında yaşanılan
geleneksel hayat tarzının kültürel bir yapılanma süreci içerisinde yer
almasıdır (Ayalp,2007). Bir anlamda kahvehaneler, mahalle sakinlerinin
sivil ve dini mekanlardan bağımsız olarak sokak kültürünü tanıtmaları,
toplumsal paylaşımlarda bulunmaları ve sosyal birliktelikler
yaşayabilmelerine olanak veren toplum merkezleri durumundadırlar
(Bkz. Resim 1) (Tokman, 2001).Anadolu kültüründe, kahvehaneler tarihsel süreç içerisinde,
toplumsal yaşamda önemli roller almaktaydı. Bu mekânlar güç
merkezleri, irtibat büroları, buluşma yerleri, kamuoyu tepkisinin
ölçüldüğü yerler,fikir üretimlerinin yapıldığı yerler olarak var olmaktaydı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun hazır bekletilen Kara Kuvvetlerinin
çoğunluğunu temsil eden yeniçeri ordusunun çavuşları tarafından açılan
kahvehaneler toplumsal olarak güç merkezleri olarak algılanmaktaydı.
Kahvehaneler sanatsal faaliyetlerin (saz çalınması, gölge oyunu
oynanması, şiir okunması gibi) yürütüldüğü mekânlardı (Tunç, 2001).
Sadece kitap okunan, fikirsel tartışmalar yapılan kahvehaneler
bulunmaktaydı. Bu özelliklerinden dolayı buralara kıraathane adı
verilmiştir. Gazeteler çıkmaya başladığında sadece gazete okunan
mekânlar ortaya çıkmıştır. Ayrıca edebiyatçılar 18 ve 19. yüzyılda
kahvehanelerde edebi, siyasi, akademik alanlarda tartışmalar yaparak
önemli edebi ekollerin doğmasına zemin hazırlamıştır (Evren, 1996).
Kahvehanelerde tavla,satranç gibi oyunlar oynanması da yaygın bir
uygulamaydı. Farklı illerden gelenlerin hemşerileri ile kendi şehirlerinin
adını taşıyan kahvehanelerde buluşmaları buraları aynı zamanda birer
sosyal mekân halinde de getirmekteydi. Anadolu kültüründe
kahvehaneler buluşma mekânları, gayrı resmi posta ve haberleşme
merkezleri olarak da kullanılan mekânlardı. Memleketten gelenlerle
görüşerek haber alınabiliyor, memlekete haber yollanabiliyordu
Farklı dönemlerde farklı uygulamalar, kısıtlamalar, yasaklamalarla
karşılaşmış olmasına rağmen, kahvehaneler Osmanlı döneminde,
Resim 1: Kahvehaneden bir görünüş.Anadolu kültürünün önemli toplumsal ve sosyal merkezleri olarak
varlıklarınısürdürmüşlerdir. Kahvehaneler toplumsal hayatın ayrılmaz bir
parçası olmuşlardır.
Hamamlar
Hamam kelimesi, Arapçada ‘ısıtmak, sıcak olmak’ anlamındaki
‘hamam’ kökünden türetilmiştir. Sözlük anlamı ‘ısıtılan yer’ demek olan
sözcük, insanların temizlenme ve yıkanma ihtiyaçlarını karşılayan
yapıların genel adı olarak kullanılmaktadır (Savaş, 2007). Hamamlar
Anadolu kültüründe sadece temizlenmek için kullanılan mekanlar
olmanın çok ötesine geçmiş ve sosyal mekanlar olma özelliği kazanmış
özel mekanlardır. Hamamlar sosyal hayatın "olmazsa olmaz" bir parçası
haline gelmesi Osmanlılarsayesindedir. Sosyal hayatta, kadın ve erkeğin
İslami kurallar gereği ayrıldığı bir ortamda hamamlar kadınlar için sosyal
hayatın en önemli parçası haline gelmiştir (Aydın ve Okuyucu, 2009).
Hamamların Anadolu kültüründe bu denli önemli bir yer tutmasının
iki temelsebebi olduğu söylenebilir. Temelsebeplerden biri İslam dininin
temizliği esaslardan biri olarak belirlemiş olması. Bir diğeri ise kadınların
evlerinin dışında en fazla vakit geçirebildikleri ve sosyal paylaşımda
bulunabildikleritek mekanın hamam olması. Hamamlar kadınlariçin aynı
zamanda arkadaş ve kısmet bulabildikleri mekanlardı. Hamama gitmek
kadınlar için törensel bir hazırlık gerektiriyordu. Bu hazırlıkların temel
sebebi hamamda sadece bir kaç saatin değil, neredeyse bir günün
geçirilmesinden kaynaklanıyordu (Başa,2009).
Hamam ziyaretleri temizlenme amacının yanında, yiyecek ve
içeceklerin getirildiği, dostların, müzisyenlerin, dansözlerin davet sosyal
etkinlik mekanları olarak hizmet vermekteydi. Hamamlar aynı zamanda
sosyal kurumlar olarak da hizmet vermekteydi. Kadın ve erkeğin
toplumsal yaşamda bir arada olma şansı olmadığı için anneler evlenme
yaşına gelmiş oğulları için hamamda kız beğenirler, düğün öncesi gelin
hamamı gibi etkinliklerin düzenlenirdi. Türk Hamamı; dört yanı çevrilmiş
işlemeli duvarlar ve kubbeli yapısıyla sadece temizlenmek için yıkanılan
bir yer değil, aynı zamanda Anadolu kadını için toplumsal hayatın
vazgeçilmez bir parçasıydı (Göker, 2009).
63Tüm Anadolu da genel hamamların çoğu gündüz kadınlara
ayrılmaktaydı. Hem kadın hem de erkekler için ayrı bölümlerden oluşan
"çifte hamamların, kadınlar ve erkekler için farklı sokaklara açılan farklı
girişleri bulunmaktaydı. Ama hamamlar Anadolu da özellikle kadınların
toplandığı, sohbetlerin ve eğlencelerin yaşandığı, güncel olaylardan
haberdar olunduğu alanlardı. Hamamlar, Anadolu da ev dışı yaşamı
kısıtlı olan kadının dışarı çıkması ve eğlenmesi için araç olma özelliği
taşımaktaydı. Bu bağlamda da hamamın gerçek kullanıcıları kadınlar
olmuştur. Hamama en az yirmi kişilik gruplar halinde haftada en az bir
defa toplanıp gidilir ve tüm gün geçirilirdi. Hamamlar tüm mahallenin
kadınları için vazgeçilmez sosyal mekanlardı (Bozok, 2006).
Anadolu Türk hamamlarının iç mekân düzenlenmesi 4 ana
bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler, Soyunma bölümü, soğukluk
bölümü (Ilıklık), sıcaklık bölümü, halvet hücreleri, ısıtma bölümü
(Külhan) olarak sıralanabilir. Soyunma bölümü, hamamın ilk bölümüdür.
Camegah da denilen soyunma bölümü, soyunma ve kabul işlemlerinin
yapıldığı mekândır. Mekânın ortasına genellikle mermerden fıskiyeli bir
havuz bulunur. Döşemeleri mermerdir. Şirvan adı verilen galeri katı olan
örnekler de vardır (Seçkin, 1980). Camegahın bir köşesinde kahve ocağı
ve içme suyu çeşmesi yer alır. Soğukluk bölümü (Ilıklık) Hamam kısmına
ulaşmak için geçilen bölümdür. Genellikle sıcaklığa geçmeden önce ve
sıcaklıkta yıkanma işleminden sonra vücudun sıcağa ve soğuğa alışması
için kullanılan ara bir mekandır. Sıcak suyu olan, ısıtılan bir mekândır.
Duvar kenarlarında mermer sekiler ve tahtadan oturma elemanları
bulunur.
Sıcaklık, iki kısma ayrılabilir. İlk kısım olan tekil yıkanma hücreleri,
mekânın köşelerinde, küçük hücreler şeklinde, kapıları olmayan ‘halvet’
adı verilen hacimlerdir. İkinci kısım ise bu hücreler arasında kalan genel
kullanıma ait nişleridir. Sıcaklık, külhana en yakın hacim olması nedeniyle
binanın en sıcak mekânıdır. Sıcaklık bölümünde Kurna başlarında
herkesin bireysel olarak yıkanabileceği mekanların yanı sıra merkezde
göbek taşı bulunur. Çeşitli geometrik şekillerde olabilen göbek taşı,
hamamın mermer kaplı zemininden 40 cm kadar yüksektedir ve
kubbelerden ışık alır (Bkz. Resim 2). Hamamın sosyal bölümde burasıdır.
Anadolu kültüründe kadınların sosyal yaşamının önemli bir parçasını
oluşturan hamam eğlenceleri ve hamam sohbetleri bu mekânda
gerçekleşir (Özbek, 2004).
64Sıcaklık bölümünün ikinci kısmı Külhan olarak adlandırılan mekan
hamamın altında bulunan ve ısıtma sisteminin yer aldı bölümdür. Burada
yakılan Ateşten yükselen alev ve duman, mermer zeminin altındaki özel
yollardan, duvar içlerinden geçer, tüteklik adı verilen bacadan çıkar.
Külhandaki ocağın üzerinde sıcak su kazanı, onun da üzerinde soğuk su
deposu bulunur. Ocağın dip kısmındaki birkaç kanal, hamamın yıkanma
yerinin ortasındaki göbek taşının altına kadar uzanır. Ocakta yanan
odunların etkili alev ve dumanları, bu kanallardan göbek taşının altına
gider ve göbek taşının her zaman sıcak olmasını sağlar (Özbek, 2004).
Anadolu kadınları için hamama gitmek bir sosyal etkinlik biçimi
olduğu için, kadınlar, uzun zaman geçirdikleri hamama giderken,
birbirinden farklı hamam bohçaları hazırlamaktaydılar. Bu bohçalar
hamama gelenlerin sosyal statülerini ve toplum içerisindeki yerlerini de
sergiledikleri için özel bir öneme sahipti. Sabunda hamamın ve
hamamdakistatünün sembollerinden bir olarak değerlendirilir. Sabunlara
ahşap damgalar ile yapılan baskı ile aile isimleri basılırdı. Hamam daveti
veren kadınlar ise o gün için özel sabun yaptırarak, davetlileri sabunla
hamam davet ederlerdi . Kadın ve erkeğin sosyal yaşam
içerisinde birlikteliğine izin vermeyen bir dönemde, hamam mekânları
Anadolu kadınları için gerçek birersosyalleşme, eğlence mekanları olarak
hizmet vermişlerdir.